İşe alımın bir ekonomisi olduğu artık tüm kurumların kabul etmesi gereken bir gerçek. İşe alım sürecinde zamanı da bir maliyet unsuru olarak aldığımızda ; İK nın aday bulma sürecindeki maliyeti (ilan hazırlama,ilan verme, mülakat ,referans kontrolü, kişilik testleri,vb), işe alınan kişinin maaş, donanım (pc, telefon vb.), yan haklar gibi maliyetleri, eğitim/oryantasyon maliyeti ve işten çıkarma durumunda oluşacak kıdem-ihbar tazminat maliyeti, hatalı/eksik iş yapma nedeniyle ortaya çıkacak maliyet olarak sıralayabiliriz.
Toplamda bu kadar emeğin sarfedildiği , zamanın harcandığı , yatırımın yapıldığı işe alım sürecini doğru yönetmek ve doğru adayı seçmek için İnsan Kaynakları, sürekli kendini geliştirmek zorunda. Yanlış işe alımın maliyetine bütçe odaklı baktığımızda boşa giden bir yatırım sonucuna rahatlıkla varabiliriz.
Peki yanlış işe alım sadece bütçeyi mi etkiler? Doğru , bütçeyi etkiler,maliyet oluşturur, canınızı sıkar, bu kadar emek boşuna mı dedirtir ama tüm bunların dışında uzun vadede bakmamız gereken başka bir nokta daha var : Doğru çalışanlara etkisi.
Yanlış işe alım yaptığımız kişilerle, iş süreçlerine göre direkt ya da endirekt “doğru” çalışanı da mağdur etmiş oluyoruz. Onlara gereksiz iş yükü, hata düzeltme, iki kişilik işi tek başına yapma gibi sonuçlar doğruyor ve hatta onların kurum ile ilgili güven duygularını da zedeleyebiliyoruz.
Fırat Ataklı , Karanlıkta Gol Atmak adlı kitabında, şirketlerin doğru çalışanları getirdikleri durumu çok güzel bir benzetme ile ifade ediyor : “Sevap Keçileri”
İşte, yanlış işe alım neticesinde de şirketlerde sevap keçileri yaratabiliyoruz.
Bakın, Fırat Ataklı “Sevap Keçileri” ni nasıl seslendiriyor :
“- Hata benim değil ama düzeltme sorumluluğu bende. Bu adil değil.
– Kendi işime ayırmam gereken zamana ek olarak bir de bunu halletmem gerek. Halbuki hem kendimi hem de kurumu geliştirebileceğim o kadar çok alan var ki…
– Neden yine ben? Benden başka kimse yok mu koca kurumda?
– Ne kadar uğraşırsam uğraşayım istediğim gibi olmayacak. Resmen enkaz devraldım.
Ve en önemli soru, nihai nokta:
– Bu şirketin günah keçisi ben miyim?
Hayır arkadaşım, sen sevap keçisisin.”
(bknz. Karanlıkta Gol Atmak, Elma Yayınevi,Fırat Ataklı syf.33-34)
görüşlerinize kesinlikle katılıyorum.Anlattıklarınızı yaşıyoruz ve görüyoruz.Teşekkürler..
Anlattıklarımızı yaşamamız ümidiyle…
Ben teşekkür ederim geribildiriminiz için.
Evet söylediklerinize katılmamak elde değil, İK (HR) bu konuda neler yapmalı nasıl karar almalı nasıl yönetmeli.
Güzel bir tespit olmuş, emeğinize sağlık. Bir arkadaşımın bu süreci yaşadığına bizzat tanık oldum ki ben işin içinde bile olmadığım halde duruma aşırı sinir olmuşken arkadaşın neler hissettiğini düşünemiyorum. Göz göre göre emek sömürüsü, o insanlarla her gün yüz yüze olmak… Ne olacaksa hayırlısı olsun, öteki türlü çok sıkıntı.